Koşmasaydım Yazamazdım

Bir Japon bilge rüyamda kulağıma yavaşça yaklaşıp “hashiru koto ni tsuite kataru toki ni boku no kataru koto” diye fısıldadı.Japonca bilmediğimden önce duraksadım.Sonra Japon bilgenin arkasından koşmaya başladım .Koşarken uyanmışım.

Benim gibi böyle saçma rüyalar göremeyenler , ama koşmaya başlamak isteyenler için Haruki Murakami’nin Japoncadan Türkçe’ye Hüseyin Can Erkin tarafından “Koşmasaydım Yazamazdım” adıyla çevrilen kitabını öneriyorum .Kitap koşmak isteyenler için bir tavsiyeler kitabı değil.Koşma ve yazmayı birbirine benzeyen iki kardeşin birbirine geçmiş öyküsü gibi tatlı bir hatıratta anlatıyor.

Yollarda koşarken ,yeni başlayan koşucularla işin ustası koşucuları hemen ayırabiliyorum.Nefes nefese kalmış olanlar ,yeni başlayanlar ;sakince ve düzenli bir şekilde nefes alanlar ise ,işin ustaları.Onların kalpleri sakince ,ağırdan alarak zamanı dilimliyorlar.Bizler yolda karşılaştığımızda, birbirimizin soluk ritmini duyup, karşılıklı olarak her birimizin soluklarla zamanı dilimlemem şeklini hissedebiliriz.Tıpkı iki yazarın birbirinin tarzını ve tekniğini yakalaması gibi.

Onun ötesinde belki de okuyan için koşmanın sadece koşma olmadığını anlatan bir kişisel uyanma kitabı . Bu durumu özetleyen bir paragrafta Murakami şöyle diyor .

“Yaşadığımız dünyada bazen , her gün koşanlara karşı , bu kadar eziyete uzun yaşamak için mi giriyorsun , şeklinde alaylı konuşan insanlar da olur .Fakat düşünüyorum da , bence uzun yaşam peşinde olduğu için koşan insanlar , pek de o kadar fazla değil .Aksine , uzun yaşayabilecek olmasam da en azından yaşarken dolu dolu bir yaşam sürmek isterim , diye düşünerek koşan insanlar , sayı olarak çok daha fazladır bence .Ne olduğunu anlamadan yaşanan bir on yıl doğal olarak çok daha istenir bir şeydir .Koşmak , gerçekten bu konuda yardımcı olur diye düşünüyorum.Her bireyin kendi sınırları içerisinde , az da olsa kendi içindeki enerjiyi yakarak yol alması .İşte bu koşuculuk denen şeyin özü olduğu gibi bir yandan da yaşananın ( benim içinse yazmanın) metaforudur.Böylesi bir fikre çoğu koşucu katılacaktır .”

Her gün yada belirli aralıklarla düzenli bir şekilde uzun zaman sürdürülen bir eylem belirli bir zaman sonunda – kendi bilinen anlamı dışında – başka bakış açıları yaratabilir . Murakaminin öz disiplini ve iradesine hayran olmaktan öte, bu durumlar için yazdıklarını çok kıymetli buluyorum.Karar almak, başlamak ,sürdürmek ve bütün bunların anlamı hakkında canlı bir örnek. Haruki Murakami’nin hayatında bir keskin viraj var.Günün birinde yaşam biçimini değiştirmeye karar veriyor. Bar sahibi, düzensiz uykusu olan ve günde 2 paket sigara içen adamdan bambaşka bir kişiye dönüşüyor. 33 yaşında yazar olmaya karar veriyor, sigarayı bırakıyor, 10 da yatıp sabah 5 de kalkan birine dönüşüyor. 23 sene düzenli koşup arada bu hatıratı yazıyor.Bunu yaparken koşma ve yazma eylemlerinin arkasındaki iradeyi hiç abartmadan sadece bir yaşam biçimi tercihi olarak koşmasaydım yazamazdım kitabında anlatıyor .

Koşmak fizyolojik olarak yorucu olduğu kadar psikolojik açıdan da keyif veren bir eylem .Çok uzun maratonlarda ise çekilen bir acı gerçeği olduğu yadsınamaz.Haruki Murakami kitabın başında, çekilen bu acılar için belirlediği manifestoyu paylaşıyor .

“Acı kaçınılmazdır, ama acı çekmek bir seçim meselesidir ( ve size bağlıdır )”anlamına gelir .Sözgelimi koşarken ,”Off! Başaramayacağım.Artık işim bitti!” diye düşünecek olursanız , “acı” kaçınılması zor bir gerçektir , ama “işinin bitip bitmediğini “düşünmek nihayetinde kişinin kendi tasarrufundadır.Bu sözün maraton dediğimiz mücadelenin özünü yakaladığı kanısındayım.

Ben kitabı ilk okuduğumda henüz koşmaya başlamamıştım.Kitap o zaman da beni mental olarak etkilemiş olsa da ,kitapla ilgili bir şeyler yazma fikri düzenli olarak birkaç koşudan sonra çağrışım yaptı .Benim için koşma hareketli bir meditasyon haline dönüşür mü bilinmez, ama koşmasaydım bu yazıyı yazamazdım gerçekten.Benim koşu amacım Murakami’nin söylediklerine paralel olarak sağlıklı yaşamaktan ziyade zihnimde sürdürebilirliği test etmek üzerine ,sabırsızlığı törpülemek, kazanmak yada kaybetmek değil kendimle olan yarışı, mücadeleyi dengelemek .Asıl soru koşarken yalnızca koşuyor muyuz?

Ben koşarken yalnızca koşarım.Bir boşluğun içerisinde koşarım.Ters yönden bir ifade kullanmak gerekirse ,boşluğu yakalayabilmek için koşuyorumdur belki de.Bu boşluğun içerisine bile ,kopuk kopuk düşünceler doğallıkla süzülüverir.Çok normal.İnsanın yüreğinde gerçek bir boşluk var olamaz.İnsanın ruhu mutlak bir boşluğu kaldıracak güçte olmadığı gibi, tekdüze bir yapıya da sahip değildir.Yine de koşarken ruhuma süzülen bu tür düşünceler (ani fikirler) nihayetinde boşluğun yan ürünlerinden öteye geçmez .Bunlar içeriklerin çevresinde değil, boşluk ekseninde oluşmuş düşüncelerdir.

Hiç koşmayanlar yada koşma üzerine düşünmeyenler koşmayı bir egzersiz yada yarışma olarak görebilirler.Zaten çoğunlukla tüm hayatımız da okullarda ,işyerinde birileriyle yarışma halinde geçip gitmiyor mu?

Koşmak benim için etkin bir egzersiz ,aynı zamanda etkin bir metafordur.Ben koşarken ya da bir yarıştan diğerine giderken ,ulaşmayı hedeflediğim ölçütün çıtasını azar azar yükselttim, bu hedefleri başarmak yoluyla da kendimi yukarı taşıdım.En azından yukarılara taşımaya niyet ettim ,bunun için de her gün çabaladım. Evet, ben elbette büyük bir koşucu değilim.Fakat bu hiç de önemli bir sorun değil.Dünkü kendimi biraz olsun geçebilmek ,önemli olan işte bu.Uzun mesafe koşularında geçmem gereken bir rakip varsa, bu geçmişteki kendimden başkası olamaz çünkü.

Ben kitabı okutmak için ne kadar bastırsam da ,kitabın okurları koşmayı teşvik etme kaygısı yok. Murakami sadelikle kendi durumundan bahsediyor. Belki de biz bu yalınlık ve ısrarsızlıktan etkilenip ,samimiyete hayranlığımızdan ne olacağını görmek için koşmaya başlarız.

Bununla aynı şekilde ,insanlar birilerinin önerisiyle koşucu olamazlar.İnsanlar temelde koşmaları gerektiğini hissettikleri için koşucu olurlar.Böyle desem de bu cümlelerimi okuyup ilgi duyarak,”Aaa ben de biraz koşayım” diyen ve gerçekten koşunca ,”Oo! Ne kadar da eğlenceliymiş!” diyenler de olabilir belki.Bu ,elbette harikulade bir gelişme olur.Eğer bu olursa, bu kitabın yazarı olarak çok sevinirim.Fakat insanların kendilerine göre olan ya da olmayan edilimleri vardır.Tam maratona uygun insanlar olabileceği gibi golfa uygun insanlar da olabilir, kumara uygun insanlar da.Okulda spor derslerinde tüm öğrencilere uzun mesafe koşturulduğunu gördükçe içimden her zaman ,”Vah zavallılar!” diyerek acırım onlara.Koşma isteği olmayan bir insana ya da bünye olarak koşmaya uygun olmayan bir insana başına vura vura uzun mesafe koşturmak anlamsız bir işkencedir.Gereksiz kurbanlar çıkmadan önce ortaokul ve lise öğrencilerinin tamamına uzun mesafe koşturma uygulamasından vazgeçilmesi uyarısında bulunmak isterdim, ama böyle bir şeyi benim gibi biri söylediğinde kimsenin kulak asacağını da hiç sanmam.Okul ,işte böyle bir yerdir.Okullarda bizim öğrendiğimiz en önemli şey, en önemli şeylerin okullarda öğrenilemeyeceği gerçeğidir.

NOT: Kitapta geçen onlarca albüm ve şarkı adına karşın Murakami’nin listesinde benim kitaptaki favorim Eric clapton-reptile oldu. Bu yazıyı modern dünyada koşmasaydım yazamazdım kitabı üzerinden koşmaya teşvik için yazdığımı düşündüğümde ,aklıma Tarahumara kabilesinden bir raramurinin günün birinde bu satırları okurken bana gözüyle güleceğini hayal ediyorum.V e kendilerinden özür diliyorum. Bu sebepten koşma eylemi ile ilgili olarak, ilgililer için koşma meselesinde uzay seviyesi olan bilgilendirme videosunu buraya bırakıyorum.

Diş Hekimi Eray Eraslan

Yazar hakkında

Diş Hekimi
5
5/5